Cunda Zoi Otel

Bina, aynı onu işletecek kişiler gibi 80-90 kuşağından doğarak günümüze gelmekteydi. Kusurlu bir yapı altı olmasına rağmen konum itibari ile büyüleyici ve dinlendiriciydi. Ayvalık’ın en yoğun turist bölgesinde olsa da kendi halinde ıssızdı. Çevresindeki yapılardan çok daha yüksek ve heykelsi bir duruşu vardı. Zamana adeta meydan okuyan estetik bir farklılığı söz konusuydu.

Onu bütün kusurları ile kabul edip içindeki güzelliğe yoğunlaştık. Bizimle yaşıttı ve bizimle yaşlanacaktı. Yaşlanmanın da ona çok yakışmasını istedik . Çünkü beraber yaşlanacaktık . Gideceğimiz yolu ‘wabi sabi’ olarak belirlememiz bundandır. Tüm kusurları ile kabul edip yola çıktık onunla.

Bina Yunan Adaları’ndan Ayvalık’ın en çok göç alan bölgesinde olmasına rağmen sanki bu bölgeye kafa tutar gibi sırtını dönmüştü eski Cunda’ya. Kopup denizden Ayvalık’a kaçmak ister gibi bakıyordu denize. Sevgilisi Ayvalık’ta kalmış gibi arada kalan koyda duruyordu öylece.. Ama o Cundalı’ydı. Bundandır onu Yunan ve Ege tarzına döndürmemiz.

Bütün ürünlerimizi doğadan gelmiş ve aynı binamız gibi doğada yıllarını geçirmiş malzemelerden seçtik . Taş, traverten, ahşap, korten, bazalt vb. Herman Priga’nın dediği gibi doğadan getirdik doğaya gönderiyorduk. Yaşlandıkça kızaracak ağaçlarımız, sararacak taşlarımız ile aslında çirkinleşmeyecek Yıllandıkça güzelleşecek şarap gibi yıllanacak.